Koskaca yılda 24 yazı, hayır yazmayı bırakmadım sadece evdeki defterim doluyor. Burası o yüzden biraz bakımsız denilebilir. Yazarken ve konuşurken ne kadar zorlanıyorum doğru sözcükleri sıralamada. Sözcük sanatı okumakla gelirmişyor bir tek, bu bir yeti. Tabi ki çalışarak gelişen, ama yetenek olmadan gelişme bir yere kadar. İstersen her şey mümkün saçmalığı kapitalist kişisel gelişim stratejisi.
Yine de yazarken okurken olduğundan daha rahatım. İçimden geçenleri birilerine anlatım havaya saçmak yerine yazmak daha anlamlı.
Bu aralar içim taşıyor hem konuşmaktan, hem dinlemekten hem de konuşamadıklarımdan. Burası bunun için şimdi.
Sahi ne zaman herkes adalete inanır, herkese hakkını teslim eder oldu. Ortada bir yanlış var ise niye iki taraflı olmak zorunda. Niye hiç kimseye sen yanlışsın denilemez. İlişki dediğin şeyde karşıdan ahkam keserken iki tarafın da hakkını teslim etmek çok kolay. Hangimiz içinde bulunduğu çetrefilli durumda hakları eşit dağıtıyor. Hayır hiç birimiz tanrı değiliz, olaylara kendi bozuk merceğimizden bakıyoruz. Hayat bir sürü olasılık barındırıyor ve olana kadar hiç birimiz kötülerinin bizim başımıza gelebileceğine inanmıyoruz. Ama geliyor, gelecek. Mücadele ediyoruz , kazansakta hasar alıyoruz ve zaman hızla akıp gidiyor. Ölenler eleniyor yaşayanlar türlü hikayeleri yaşamaya devam ediyor. Günün sonunda elimizde kalan bazen şarap bazen sirke.
Dünyanın adaletine inanmıyorum. Kötü hep cezasını bulmuyor, iyilerin başına da hep iyi şeyler gelmiyor. Bu dünyada oyunu iyi oynayan kazanıyor. Çıkarını korumayı iyi beceren,minik kirli hesapları yapabilenler ya da şanslılar başarıyor bu oyunu. Doğruluk ise neredeyse hiç bir zaman ve hiç bir yerde cezasız kalmıyor. Neyse ki ilahi adalete hala inanıyorum, yoksa nasıl yaşanır...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder