Kendinle Nasıl Konuşursun

Saat 23:30,uykum dağıldı ,muhtemelen 2'yi bulacağım. Aklımdan yaramazlık yapmak geçiyordu, sonra bir şey okudum ve yazmaya karar verdim. 

Şuydu okuduğum: "Lütfen herkes kendisiyle en sevdiği,en önemsediği,en özlediğiyle konuşur gibi konuşsun. Başkalarının peşinden koşmayı bırakıp kendine kavuşsun"

Öz şevkat dedikleri şeyi anlamıyordum, saçma bulup hafife alıyordum daha çok. Bu cümle bir anda ışıkları yaktı içimde. Kendimle nasıl konuşuyorum ben? Azarlıyor ve suçluyorum çok çok, taktir ve şevkat yok konuşmalarımda. Sanki kendimi şımartmaktan korkan bir ebeveynim. Halbuki herkes kendini sever, tıpkı anneler gibi. Ama suçlamalar ve azarlamalar , şımartmamalar daha iyiye gitmeye yardım etmiyor. Sadece kendine acımazsızsan başkalarına da acımasızsın. Kendini yargılayan başkalarını da yargılar. Hayatı ve başkalarını kabul ,kendini kabul ile başlar. Kendimden biliyorum tüm bunları,  farkına varıyorum  ve yol alıyorum ,mutlu huzurlu...Şımarıklık takdir ve şevkat yüzünden değil ,gereklilerin eksik gereksizlerin fazla verilmesiyle oluyor. Bir süredir kendimi daha samimi buluyorum, bu güzel bir duygu. Kendiliğinden olması gereken bu durumu ben niçin çalışmalıyım. Kendi iç görümü,iç sesimi ne zaman susturdum, yolumu nerede şaşırdım. Bunların kökenine inmek uzun bir terapi yolculuğu gerektirir sanırım, canım o yolu hiç çekmiyor. Şimdiyi yaşamak istiyorum, kırık dökük ruhumla travmalarımla yol almak istiyorum ,onları çözmek hiç inandırıcı gelmiyor.

Yarın çocukları orman yürüyüşüne götürmeyi planlıyorum. Kaygılıyım, ya hasta olurlarsa, beni darlarlarsa vs bir sürü soru dönüyor kafamda. Rahatlamanın bir çok yöntemi var, yazmak en zararsızı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lastikli Çarşaf Yapımı

İstanbul Gezmeleri-Eminönü

Kinky Curly - Zenci Kıvırcığı Saçlar