17 Aralık 2025 Çarşamba

Moda - Kolektif Bilinçaltı

Resim buradan

Moda , sadece ürün satmaz, kimlik , aidiyet ve anlam satar. Modadan bahsederken, termostan yaşam stiline  bir çok konudan bahsetmek mümkünse de ben giysilerden konuşmak istiyorum. Çünkü benim için giysiler, hep giyinmekten fazlası oldu. 

Film izlerken, yolculuk ederken, önümden akıp giden manzaraların içinde kıyafetler zihnime kazınır. Onlar ,filmin ruhuna, ‘o’nun kişiliğine, ‘an’ın yoğunluğuna ve söze dökülemeyen pek çok duyguya eşlik eder. Nasıl göründüklerinden çok, bende nasıl bir his bıraktıklarına odaklanırım; çünkü bazı kıyafetler gözle değil, duyguyla hatırlanır.

Giysiler yoluyla kim olduğumuz, kim olmak istediğimiz ya da toplum tarafından nasıl görülmek istediğimize dair bir şeyler söyleriz.

Lüks, statünün fısıltısını taşır; minimalizm, kararlılığın sessiz direncini. Trendler sosyal kabulün kalabalık dilidir. Onları izlediğimizde ait olma; kendi stilimizi kurduğumuzda ise farklılaşma ihtiyacımızı karşılar. Tabi farklılaşma ne derece mümkün , ayrı bir konu.

Kaygıları , alışveriş (sahip olma) yoluyla gidermeye çalışırız. Sevdiğimiz (müdavim olduğumuz) markalar yalnızlık ; estetik ve minimalist objeler ; düzen ve kontrol ihtiyacımıza gönderme yapar. Eskiye özlem retro parçalarla, isyan punk parçalarla ifade edilir.

Kıyafetler ihtiyaç için değil, temsil ettiği anlam için alınır. Kıyafetler eskimez , anlamları eskir. 

            İhtiyaç → Arzu → Tatmin → Boşluk → Yeni Arzu 

denklemi defalarca kurulup yıkılır. Tüketim boşluğu doldurmaz; ama susturur.  Gerçek tatmin, anlam oluşturma kapasitesindedir. Anlam oluşturmak, yaratıcı gücümüzün tezahürüdür. 

"Gerçekten" ihtiyacımız olanı farkedebildiğimiz (biliş/seziş dengesi) anda denklem doğru çalışır, giysiler de yaratıcı çabamızın alanı olabilir pekala. Erişimin görece kolay olduğu bir alanda tatmin yaratabilmek oldukça pratik geliyor bana. Kilit nokta , ihtiyaçları doğru tespit edebilmek, maliyet/fayda dengesini kaçırmamak. Sonrası eğlence ve keyif, işe yarıyorsa neden olmasın?


1 yorum:

  1. Giysilerin sadece beden değil de bir varoluşsal vitrin olduğunu düşünüyorum. Özellikle kadınlarda, ki kadınlarda bu durum fazlasıyla estetik duruyor.

    İhtiyaç-Arzu-Tatmin-Boşluk-Yeni Arzu döngüsünde çeşitlendirebileceğim çok şey var. Askez, arzu ekonomisi, hedenistliğin postmodern tekrarı gibi. Hepsi birer duygu dili aslında. Bu dili fark etmek ve hikayeleri giysiler üzerinden kurmak bana da çok cazip geliyor. Senin dediğin gibi, bazı giysiler gözle değil duyguyla hatırlanıyor. Haftasonları gardırobu düzenlerken çocuklukta giydiğim giysilerime bakarken yoğun şekilde bir duygu yaşıyorum.

    YanıtlaSil