Arthur Schopenhauer, kötümserlik filozofu olarak bilinse de mutluluk rehberi oldukça pratiktir.
Onun felsefesinde hayat acı ve can sıkıntısı arasındaki bir sarkaç gibi ilerler. İstekler ve tatmin sonrası bıkkınlık diyebiliriz buna.
İstekler acı kaynağıdır. İç dünyası zengin olmayan birine dışarıdan ne verirseniz verin, o kişi mutsuz kalmaya mahkumdur. İnsanın iç dünyası ne kadar zenginse, dışarıdan beklediği şey(acı) o kadar azdır.
Bu iç zenginliği inşa etmek için Schopenhauer’un iki ana sığınağı vardır: Yalnızlık ve Estetik Deneyim (Sanat).
1. Yalnızlık: "Ya Yalnızlık Ya Sıradanlık"
2. Sanat ve Estetik: "İradenin Dinlenmesi"
"İrade" (Will), sürekli bir şeyler isteyen, aç ve doyumsuz bir güçtür. Sanat, bu doyumsuz iradeyi geçici olarak durduran tek güçtür.
Schopenhauer’a göre boş zaman (leisure), bir insanın hayatındaki en değerli hazinedir. Onu, okumak, düşünmek, doğayı seyretmek ve yazmak ile doldurmayı tavsiye eder. Bu uğraşlar, insanı hayvani ihtiyaçların ve sosyal rekabetin yarattığı acıdan uzaklaştırıp "saf bilgi" dünyasına taşır.
Katılmamak mümkün değil, uygulamak mümkün mü peki? Sevgiler...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder