Hafta sonu yoğun , yorucu , keyifliydi. Cuma öğlen çocukları okuldan alıp Bergama'ya uğradım. Plan orada bir lokantada (meşhur çığıtma yiyelim bakalım) karnımızı doyurup Pergamon'u gezmekti. Hep yanından geçip gittiğimiz yeri Berlin'de gezmeyi kendime yediremediğim için öncelikle burayı gezmek istedim. Çocukların çok ilgisini çekmez aslında, ben de öyle çokça arkeoloji meraklısı sayılmam , ama bazen benim için bir şeylere makul sürelerde tahammül etmeyi onlara öğrettim. Gerçi eskiye nazaran daha çok ilgimi çekiyor eski uygarlıklar ve öykülerini masal gibi anlattıkça çocukların da ilgisini çekiyor.
İlk durak lokanta olduğu için Kemal'in suratı asıldı, dışarıda yemek onun için fast food, ayrıca sevmediği yemeklere surat asmak ebeveyninden öğrendiği bir davranış. Genelde bu durumlarda fazlasıyla gerilirim, tüm tahammülümü M'de kullandığım için olsa gerek Kemal'e biraz daha tahammülsüz olduğum gerçek. Ama bu kez net ve sinirlenmeden onunla konuştum. Kemal buranın yemeklerini denemek istiyorum, sen de yiyebileceğin bir şeyler bulabilirsin eminim, keyfimizi kaçırma lütfen dedim. Neyse ki beni anladı ve uzatmadı. Onlar kuru pilav, ben çığırtma arnavut ciğeri yedik. Üstüne güzel bir tatlı ,keyfimiz iyice yerine geldi.
Pergamon çok iyi düzenlenmiş bir şehir olmasa da manzarası ve hikayesi bizi etkiledi. Dik amfi tiyatrosunu ilginç bulduk. Biraz alay, biraz sabır her şeyi güzelleştirdi. Oflamadan puflamadan güzelce tamamladık gezimizi ve vaktinde vardık Foça'ya.
Cumartesi Kozbeyli'de Şakir'in Kahvesinde kahvaltımızı yaptık. Oldukça doyurucu olmasına rağmen Kemal üstüne bir de meşhur dönerciden dürüm aldı. Ergenliğe mi giriyor nedir ,bu aralar iki porsiyonluk oldu.
Pek umudum yoktu ama deniz sezonunu açtık. Hava pek sıcak değildi, yine de deniz güzeldi. Eylül üşüdü, diğerlerimiz uzunca yüzdük. Kemal burun tıkanıklığına iyi geldiği için memnundu.
Akşam İzmir'de M.'nin kuzeninin düğünü vardı. Bence bizi gördüklerine sevindiler, biz de gidebildiğimize memnunduk. Böyle gitmesem de olacak yerlerde genelde hissim şöyle oluyor: gitmek zor geliyor ama gittiğime memnun oluyorum. Yol çok sıkıcı değildi, giderken sohbet dönüşte sıra ile istek parçalarımızı çaldık, hepimiz eğlendik. Bu kadar çok yol yapınca yeni yeni eğlenceler bulmak şart oluyor.
Pazar günü M.'nin çocuklara sözü, gemi ziyaretimiz vardı. Babalarının iş yerini gezmek hoşlarına gitti, ilgilerini çekti. Genel olarak güzeldi, sadece yemek vakti çalışma arkadaşlarının yanında M.'yi gergin buldum. Kendi gibi değildi, çocukların hareketlerinden utandı sanki. Bu beni kötü hissettirdi, aslında sadece kötü ile tanımlanamayacak kadar karmaşık duygular. Çocuklara daha sabırlı olmadığı zamanlar çok kızıyorum ona, çünkü istediğinde "başkalarına" sabırlı olabildiğine şahidim.
Yola her zamankinden geç çıktım. İstemesem de (gece görüşüm iyi değil) yolculuğun son saatini karanlıkta yapmam gerekti. Çok şükür sağ salim evimize ulaştık. Hatta çantaları bile yerleştirdim, böyle bir hafta sonu işte.








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder