Kayıtlar

Ekim, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Günün En Sevdiğim Saatleri

 Öocuklar uyudu, bense telefon esaretine vermedim dün geceyi. 1-2saatle kurtuldum. Aklımdaki işlerden birini hallettim, daha iple çektiğim bir balkon sefası cepte( çok ta geçe kalmamalı manzara kaçmasın, yatmadan hemen önce ki sigara iyi gelmiyor bir de) Blog başına oturmuşum dha ne isterim ki Güel bloglar yazma isteğimi arttırıyor, harekete geçiriyor beni. Bu geceki motivasyonum pinhani günlüğü oldu. Bu aralar sürekli pinhani ve neşet ertaş dinliyorum. Pinhaniye zaten severdim Neşet Ertaş'ı yeni keşfediyorum. Sanırım Neşet Ertaş'la tanış olmak için bazı dertlerin içinde yoğrulmak gerekiyor, acıyı bastırmamak içinde yaşamak. Ne zaman çaresizliği güçsüzlüğü kabullenirsek orada başlıyor acının güzelliği. İsyan değil naiflik, razılık güzelleştiriyor acıyı.  Pinhani gibi bunca albüm bunca şarkı boyunca güzel sözler güzel şarkılardan hiç kopmamış bir grup azdır sanırım. eski şarkıları coverlamakta az iş değil (bkz Mor ve Ötesi) yada ilk 3 albümde kalmakta mümkün(bkz Redd) ama iyi ki

Yeni ve Yine Okumalar

 Okumak, en çok hissettiğim ama adlandıramadığım duygularımı ifade yönünden besliyor beni. İnsanı en çok ta kendimi anlamak için bir de. Hep yeni kitaplar ekliyorum okuma listeme. Aslında çok sevip yeniden okumak istediklerin de bir o kadar fazla. Günde boş telefon vakit öldürmelerimi de okumaya ayırsam listem daha kolay eksilir aslında ama bazen boş olduğunu bilsem de iyi gelmeyeceğini bilsem de başka türlüsü elimden gelmiyor.  Yeniden aynı kitabı okumak istediğim yazarların başında Milan Kundera var mesela. Varolmanın dayanılmaz hafifliği mesela. Oradan bir kaç alıntı     "Bizi seyreden birinin olması, bizi seyredenleri bir türlü aklımızdan çıkartamamak yalanlar içinde yaşamak demektir"     "Bedensel sevgi şiddetsiz düşünülemez"     "Sevgi insanın gücünden vazgeçmesi demektir" Özellikle bu kitabı okumuş birileriyle bu kitap üzerine konuşmayı çok isterdim. Belki ileride böyle bir kulübe katılırım, ne güzel olur. Bunlarda tehlikeli ilişkilerden     "H

Borges

"Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. Yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavramadan ileri geliyor " diyen satırları okudum simdi. Edebiyat sen ne guzelsin. Nasıl anlatır içindekileri bir kitap,henüz sen adını bilmezken. Hayatımın sıkıcı anları eskisi kadar sıkmıyor beni. Hayat tahammülü,empatiyi öğretti bana. Yaşlan!anın guzel tarafı hiç bir şeyin seni şaşırtmaması der yürüyen şatoda.  Gunlerimin kiymetini biliyorum artik sikintilarima tahammul etmeyi ve mutsuzluklarimi da sevmeyi..,

Evlilik üzerine

 uzun yıllarını evli geçirmiş çiftleri gozlemliyorum bu ara.Ask yok sevgi yok çokça alışkanlık az biraz nefret var arada. Sevmediği adamın herseyine gıcık kaparken yine de yanımda olsun nefes alsın yeter deniyor. Erkek için de eşini alıp temizlik yemek yapan bir robot koysak pek farketmez. Eş ölünce genelde badem gözlü oluyor , yalnızlık sıkıntı bir tek yoksa paylaşılan anlara dair pek özlem yok. Peki yalnız kalma tehlikemiz olmasa ne olurdu? Çok basit değil mi evliliği mutalist yaşama indirgemek? Evliliğin anlamı ne? Kendime soruyorum bunu bu akşam. Hayat boyu aynı kişiyle aşk mümkün değil ise gercekleri kabullenmek mi konfor alanlarımızda.risksiz yaşamak bu doğru yok

Güzel Sonbahar

Karşımda dingin deniz,bunaltmayan açık hava,kontratın sonları geri sayım günleri ne guzelsin sonbahar. En sevdiğim mevsim sonbahar ve ilkbahar. Biraz önce denizden çıktım,sanırım sezon finaliydi bu 2kez girdim oyüzden uzun uzun yüzdüm. Tatile gidemiyorsam tatil bana gelmeli ,guzel Bursamın nimetleri… Hayat seçimlerimiz madem,bana iyi gelenleri seçmeye çabalıyorum,bu gunku iyi geldi net... Peki niye her zaman farkında degiliz iyi gelenlerin? Kendini bil öğüdü hayatın temel formülü bir yerlere asmalı belki...